Middle-east Arab News Opinion | Asharq Al-awsat

Cumhurbaşkanı Gül: Bölgede olan tansiyon büyük bir mezhep çatışmasını körükler | ASHARQ AL-AWSAT English Archive 2005 -2017
Select Page
Media ID: 55299305
Caption:

President Abdullah Gül (right) and Adel Al-Toriaifi, editor-in-chief of Asharq Al-Awsat (AAA)


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Adel Altoraifi ile görüştü

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Adel Altoraifi ile görüştü

Abdullah Gül Alshark Alawsat gazetesine verdiği mülakatta, bölgede bir mezhep çatışması patlak vermiş durumdadır, ayrıca bölge liderlerinin mezhep çatışması ve alenen yapılan mezhep ayrımına daha dikkatli davranmalarını istedi, yaşanan mezhepler asasındaki galeyan büyük bir patlamaya sebebiyet verebileceğini vurguladı. Bölgemiz büyük bir sınavdan geçmektedir, mezhepler arası çatışma tuzağına düşmemeliyiz. Gül, neden Hristiyan dünyası ve halkları; barış, güven ve demokrasi nimetinden faydalanırken biz Müslümanlar bu bölgede niye mahrum kalalım, diye sordu.

ASHARQ AL-AWSAT: Kral hazretleri ve veliaht hazretleri de her zaman hem Türkiye’den çok sitayişle bahsederler, hem Sayın Cumhurbaşkanının bu konudaki önderliğinden bahsederler, Türkiye’nin de ciddi bir rol üstlenmiş olduğunu her zaman söylerler ve vurgularlar.

ABDULLAH GÜL: Sağ olsunlar. Ben de aynı şekilde kendilerine aynı dostluk ve kardeşliği beslerim. Majestelerinin çok büyük katkısı olmuştur ilişkilerimizin bu noktaya gelmesinde. Ben Cumhurbaşkanı seçildikten sonra hemen gelip beni ziyaret etti ki, bir sene önce de Türkiye’ye gelmişti. Daha sonra ben de aynı şekilde ziyaret ettim, ama birçok vesileyle zaten görüşüyoruz. Onu ben de çok yakînen biliyorum. Önemli şahsiyetlerle hep dostluğumuz var. Bunların başında da Veliaht Prens Salman Bin Abdülaziz gelmektedir. Bunlar tabii ülkelerimiz arasındaki işbirliğine de yansıyor.

ASHARQ AL-AWSAT: Sayın Cumhurbaşkanım; bu konularda sorularıma izin verirseniz başlamak istiyorum. İlk sorum, Türkiye’de 20 Nisanda bir toplantı olacak Suriye konusunda. Bu toplantıdan çok beklentiler var ve uluslararası camia çok beklentiler içindedir. Siz, Suriye’ye karşı olan tutumu ve uluslararası camianın bu konudaki tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz.

ABDULLAH GÜL: Her şeyden önce Suriye’de olup bitenlere çok üzüldüğümü söylemek isterim, çünkü gözümüzün önünde bir ülke kendi kendisini tüketiyor. Biz, Suriye halkının dostları olarak, vaktiyle tüm bunların kaçınılmaz olduğunu, doğru adımlar atılmazsa bunların kaçınılmaz olduğunu da yönetimle paylaşmıştık; ama yönetim, halkın meşru taleplerine karşı silahla cevap verince bu noktaya geldi. Bizler de tabii ki halkın yanında olduğumuzu ilan ettik ve şu anda halkla beraberiz, dolayısıyla muhalefetle beraberiz. Tabii, Suriye halkının yanında olduğunu söyleyen herkes Suriye’de olup bitenlerin bu şekilde sürekli devam etmesine seyirci kalamaz. Seyirci kalmak en büyük kötülüktür; çünkü daha çok yıkım, daha çok can kaybı demektir. Onun için, uluslararası hem baskının, hem muhalefete olan desteğin anlamlı hale gelmesi gerekir ki, bir an önce bu çatışma ortamı bitsin.

ASHARQ AL-AWSAT: Sayın Cumhurbaşkanı; bu konudaki çözümü gördüğünüzde, analiz ettiğinizde, Esad’ın, oradaki partinin, oradaki ordunun olduğu gibi kalmasıyla sonuçlanabileceğini varsayıyor musunuz; yoksa, bir uluslararası müdahalenin gerektiğini mi düşünüyorsunuz?

ABDULLAH GÜL: Açıkçası, Esad’ın artık gerçekçi bir şekilde düşünmesi ve mevcut durumun sürdürülebilir olmadığını görmesi, rejimin daha çok direnmesinin, kendi ülkeleri olan Suriye’nin daha çok yıkımı olacağını görüp bırakması gerekir. Dışarıdan yabancı orduların müdahalesini de doğru görmem açıkçası; çünkü bunların nereye bakacağı belli olmaz ve bunların halk tarafından da doğru karşılanmayacağı kanaatindeyim.

ASHARQ AL-AWSAT: Sayın Cumhurbaşkanı; 2 ay önce Sayın Nuri El Maliki’yle görüştüm. Ona Irak’la Türkiye arasındaki ilişkileri sorduğumda, Türkiye’nin Irak’ın içişlerine müdahil olduğunu söyledi. Gerçekten böyle bir müdahale söz konusu mu? Siz, şu anda Irak’ta olan bitenler konusunda baktığınızda, razı mısınız olan bitenlerden?

ABDULLAH GÜL: Irak’ın toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına en çok önem veren ülkelerden biridir Türkiye başından beri. Savaşın başından bugüne kadar biz, Irak’ın birliğine, bütünlüğüne ve bağımsızlığına çok önem verdik. Başta Irak’ın anayasasını yazmaktan tutun da, çok başka noktalara kadar başkaları var. Bizim için, Irak’taki herkes bizim kardeşimizdir. Ne etnik, ne mezhep ayırımı yapmadan, Irak’ın huzuru, Irak’ın istikrarı, Irak’ın bütünlüğü Türkiye için yeter. Huzurlu, istikrarlı bir Irak, Türkiye için yeter. Türkiye’nin Irak’tan başka hiçbir beklentisi yoktur. Doğrusu, dışarıdan bir ülkeyi idare etmeyi, dışarıdan bir ülkenin içişlerine karışmayı prensip olarak hiç doğru görmem. Her ülkenin kendi kararını kendisinin vermesi gerekir. O bakımdan Irak’ın da, bir sürü noksanlıkları da olsa, demokrasi eksik de olsa, çalışan bir şimdiki düzeni var; dolayısıyla o düzen içerisinde Irak halkı karar verir, seçimler yapılır, siyasi irade Irak halkının içinden çıkar. O bakımdan, dışarıdan müdahaleleri hiçbir zaman doğru görmem.

ASHARQ AL-AWSAT: Sayın Cumhurbaşkanı; 2 yıl önce bu bölgede ve Arap ülkelerinde bazı İslami partiler ya iktidara geldiler veya iktidara ortak oldular. Bunların her zaman Türkiye’nin tecrübesi konusunda birtakım beklentileri ve ona da göz diktikleri ve kopyalamasını istedikleri olmuştur belki. Bunlar İslam ülkelerine ve özel olarak Arap ülkelerine de sirayet etti, bu şekilde bakılmaya başlandı. Ancak, bazı devletlerde İslami değerlerle laiklik konusunun beraberce yürümesi konusu ortaya atılınca, bazıları bundan rahatsız oldu. Siz, bu ülkelerin ve bu olan gelişmelerin istikbalini nasıl görüyorsunuz?

ABDULLAH GÜL: Tabii, her ülkenin kendi bir gerçeği var. Dolayısıyla her ülkenin kendi gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Bir ülke başka bir ülkeyi tıpatıp örnek de alamaz, tıpatıp onu kopya da edemez. Bu çerçeve içerisinde, bizim sadece Türkiye’de özellikle son 10 yıl içerisindeki başarılarımız bir ilham verebilir. Biz nasıl büyük problemlerimizi aşmışsak; çoğunluğu Müslüman olan bir ülke demokrasiyi gerçekleştirmiş, büyük ekonomik başarıları elde etmişse, bu cesaretlendirebilir; ancak, diğer ülkelerin hepsi de tabii ki kendi geçmişlerinin, kendi toplumlarının da hassasiyetlerini dikkate alarak, buna göre bir demokratik anlayışı gerçekleştirebilirler.

ASHARQ AL-AWSAT: Ancak, siz Sayın Cumhurbaşkanı bu ülkede her zaman dediniz ki, “İslamiyet’le laiklik arasında bir çelişki yoktur; bunu bir arada yürütür ve ülkeyi idare edebiliriz.” Bunu nasıl yansıtabiliriz karşı tarafa?

ABDULLAH GÜL: Her şeyden önce tabii, demokrasiyle İslamiyet arasında bir çatışma yoktur. Önce bunu söylemek isterim. Önemli olan, herkesin temel hak ve hürriyetlerinin kabul edilmesi ve ülkeyi yönetenlerin halkın iradesiyle seçilebilmeleri gibi, demokrasinin temel prensipleri. Türkiye açısından baktığımızda, Türkiye, anayasası laik, demokratik bir ülke ve bu çerçeve içerisinde, bizim dini hayatımızda da doğrusu herhangi bir noksanlığımız yok.

Cumhurbaşkanı Gül ve Altoraifi selamlaşması

Cumhurbaşkanı Gül ve Altoraifi selamlaşması

ASHARQ AL-AWSAT: Sayın Cumhurbaşkanı; geçenlerde konuşulan birtakım konular oldu yeni anayasa konusunda. Anayasanın değiştirilmesi konusuna, yeni anayasanın yazılması konusunda sizin de bazı açıklamalarınız oldu, bazı gözlemleriniz oldu. O konuda neler öğrenebiliriz?

ABDULLAH GÜL: Bugünlerde Türkiye’de bir çalışma var; o da anayasamızı baştan yeniden yazma çalışması. Bu, aslında uzun süredir Türk halkının beklentisi. Bununla ilgili siyasi partiler bir komisyon da kurdular, bu komisyon çalışıyor; ama bu anayasada konsensüs sağlanıp sağlanmayacağı konusunda biraz şüphelerim var doğrusu. Ayrıca, bu çerçevede yine sistem tartışmaları da yapılıyor. Türkiye’nin yeni anayasasında, parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçiş teklifleri de var. Bütün bunlar tartışılıyor. Benim için önemli olan, hangi sistem olursa olsun, parlamenter sistem veya başkanlık sistemi, onun demokratik niteliğinin, anayasa içerisindeki normların demokratik ilke ve prensipler çerçevesinde yerinde olması. Bu olduktan sonra fark etmez.

ASHARQ AL-AWSAT: Sayın Cumhurbaşkanı, siz hangisini destekliyorsunuz; başkanlık mı, parlamenter sistem mi?

ABDULLAH GÜL: İkisinin de avantajları, dezavantajları var. Dolayısıyla ben, kategorik olarak “Şu sistem” şeklinde değil; hangi sistem olursa olsun, onun demokratik niteliğine bakacağım. Çünkü nihayetinde, bu anayasa büyük ihtimalle benim önüme gelecek.

ASHARQ AL-AWSAT: İran, bir nükleer silahlanma konusuna girerse, sizin tutumunuz, meseleye bakışınız nasıl olur?

ABDULLAH GÜL: Biz, hiçbir komşumuzda bir nükleer silah görmek istemeyiz; aynı zamanda Ortadoğu bölgesinin tamamen nükleer silahlardan arınmasını bir temel prensip olarak izleyen bir ülkeyiz. Onun için, İran’ın bu nükleer programına bir diplomatik yolun bulunması için çok çaba sarf ediyoruz tabii ve bunun diplomasiyle hallolmasını arzu ediyoruz.

ASHARQ AL-AWSAT: Suriye konusunda Türkiye ile İran’ın tutumları arasında gözle görülen bir çelişki vardır. Türkiye’nin tutumu hakkında bazı İran tehditleri de sergilendi. Buna nasıl bakıyorsunuz?

ABDULLAH GÜL: İran’la Suriye konusunda da çok ayrı düştük, açık bir şekilde politikalarımız farklı. Biz halkı desteklerken, İran da mevcut rejimin yanında. Bunlar çok âleni. Açıkçası, biz bu bölgenin önemli bir ülkesi olarak, İran’la komşuluğumuza da önem veririz. Dolayısıyla iki ülke arasındaki ilişkilerimiz iyi, ama bölgede de tansiyonun düşmesini isteriz. Bu noktada şunu bütün bölge liderleri, herkesin dikkatine getirmek isterim: Uzun süredir bizim bölgemizde, İslam dünyasında Şii, Sünni mezhep farklılığının çok aleni körüklendiği, çok âleni bir şekilde ayrışmanın ortaya çıkmaya başladığını çok üzülerek görüyorum. Açıkçası, dinle, İslam’la, dini tarafıyla ilgili değil bu konu; bu, tamamen siyasi bir meseledir. Bu tehlikeli tabii. Allah korusun, bir gün bir şekilde, şimdi mevzi olan sürtüşmeler daha da büyüyebilir. İslam dünyası için çok büyük bir sınav var şimdi ortada; böyle bir tuzağa düşmemek. Bu nedir? Medeniyetler arası çatışma filan derken, İslam içi bir çatışmanın ortaya çıkmasına fırsat vermektir ki bu, büyük bir potansiyel olan İslam dünyasının bu potansiyelinin kendi içinde çarpışarak heba edilmesi anlamına gelir.

ASHARQ AL-AWSAT: Sayın Cumhurbaşkanı; bazı İran liderlerinin Türkiye’ye birtakım ithamları var; diyorlar ki, “Onlar yine bir mezhebin yanında duruyorlar, daha doğrusu Sünni projesi ortaya atıyorlar.” Siz kendinizi Sünnîlerin temsilcisi olarak görüyor musunuz?

ABDULLAH GÜL: Bu iddiaları gerçekçi bulmuyorum. Bizim politikalarımızda tabii ki bütün İslam dünyasıyla dayanışma, İslam dünyasının istikrarı, huzuru, bunlara katkı sağlamak; ikincisi de, bütün İslam dünyasındaki bütün Müslüman kardeşlerimizin kendi ülkelerinde özgür, hür, gelişmiş demokrasilerin bütün nimetlerinden faydalanıyor olmalarını görme arzusu vardır. Bu, Şii nüfusun çok olduğu yer için de, Sünni nüfusun çok olduğu yer için de geçerlidir. Bizde mezhep asabiyeti olsaydı, o zaman Saddam’a karşı çıkmamamız, Kaddafi’ye “Yanlış yapıyorsun” diyerek ona karşı çıkmayıp, onları tutmamız gerekirdi. Dolayısıyla görmek istediğimiz şey nedir; her İslam ülkesinin kendi sınırları içinde güçlü olması, toprak bütünlüğüne herkesin saygı göstermesi; ama bir de bugünkü dünyada kendi halkına herkesin demokrasinin nimetlerini, özgürlüğün nimetlerini tattırması. Başka toplumların, Hıristiyan toplumların halkları mutlu olurken, niye Müslüman halklar, İslam ülkelerinin halkları mutlu olmasın? Ülkelerin hepsinin yine tarihi süreç içerisinde idare şekilleri farklı olabilir, yönetimleri farklı olabilir, kiminde krallık, kiminde seçimle işbaşına gelen hükümetler olabilir; ama halklarının özgür, mutlu olması, hukukun üstünlüğü, şeffaflık, herkesin birbirine eşit olması, eşitlik, bütün bunlar Müslümanların da vasıflarıdır. Dolayısıyla burada benim özellikle kastettiğim şey bu; yoksa, kimseye bir rejim ihracatı veya önermek değil.

Cumhurbaşkanı Gül

Cumhurbaşkanı Gül

ASHARQ AL-AWSAT: Sayın Cumhurbaşkanı; sizin Suudi Arabistan liderleriyle çok yakın ilişkileriniz vardır. Bu konuda sizin ve ülkelerinizin işbirliği konusunda ne gibi istikbal, ne gibi atılımlar bekliyorsunuz?

ABDULLAH GÜL: Türkiye’yle Suudi Arabistan arasında siyasi ilişkiler, ekonomik ilişkiler çok mükemmel seviyede devam ediyor, karşılıklı her açıdan ziyaretlerimiz en üst seviyede var. Savunma alanında, güvenlik alanında, askeri alanda da ilişkilerimiz gelişiyor. O biraz geride kalmıştı, o da aynı seviyeye geliyor. Bugün, Suud Genelkurmay Başkanı Türkiye’deydi.. Bundan birkaç ay önce bizim Genelkurmay Başkanımız da Suudi Arabistan’a gitmişti. Dolayısıyla ilişkilerimizin üç ayağı da gayet iyi şekilde gelişiyor.

ASHARQ AL-AWSAT: Sayın Cumhurbaşkanı; Suudi Arabistan’da ve Cidde’de ne gibi hatıralarınız var?

ABDULLAH GÜL: Cidde’de çok hatıram var. Kızım orada doğdu. Cidde’nin bütün caddelerini, sokaklarını bilirim , eşim de bilir, daha doğrusu çarşılarını bilir. Tabii, çok yeni çarşılar eklendi. Gittiğimizde görüyoruz. Tabii, Cidde’de Suk ve Korniş’i unutmak mümkün değil. Ne kadar yeni büyük alışveriş merkezleri olsa da, herhalde o nostaljik özelliğini devam ettiren şehrin eski merkezi ve çarşılarının özel bir yeri vardır. Onlar hala hatıramda canlıdır.

ASHARQ AL-AWSAT: Sayın Cumhurbaşkanı ne okuyor?

ABDULLAH GÜL: Daha çok tarih okuyorum, ama onun yanında, siyasi konular olsun, başka şeylere de bakar, okurum, yani geniş bir alanda okurum. Ama Cumhurbaşkanı olarak tarih konularına biraz daha önem veririm, okurum.

ASHARQ AL-AWSAT: Sizin gençlik yıllarınızda sizi etkileyen bazı yazarlar ve bazı müellifler var mı acaba?

ABDULLAH GÜL: Var tabii. Benim fikri hayatımı etkileyen, aslında benim neslimin yetişmesine sebep olan Necip Fazıl Kısakürek vardır; kendisi büyük bir şair. O, benim fikri hayatımı çok etkilemiştir doğrusu.

ASHARQ AL-AWSAT: Sayın Cumhurbaşkanı; bazı liderler film izlerler. Mesela Sayın Obama komedya izler, onu sever; Kuveyt Emiri Şeyh Sabah tarihi filmleri sever. Siz de çocuklarınızla oturarak film izliyor musunuz?

ABDULLAH GÜL: Çocuklarla izleme imkânı kalmadı, ama eşimle izliyorum. Abraham Lincoln’ın hayatı üzerine güzel bir film yaptılar; son izlediğimiz film oydu.

ASHARQ AL-AWSAT: Daniel Day – Lewis güzel rol oynadı.

ABDULLAH GÜL: Çok doğru.

ASHARQ AL-AWSAT: Çok teşekkür ediyorum Sayın Cumhurbaşkanım. Sizinle beraber olmayı ne kadar çok isterim, ama sizin zamanınızın ne kadar kısıtlı olduğunu biliyorum.

ABDULLAH GÜL: Sağ ol. Siz de beni Cidde günlerime götürdünüz.